Featured

Carl Sagan ve Marihuana Üzerine

Bu makale, 1971'de yayımlanan Marihuana Reconsidered (Marihuana Gözden Geçirildi) adlı kitap için 1969 yılında yazıldı. Sagan o yıllarda...

11 Ocak 2012 Çarşamba

The Smiths

Tam ikinci sınıf müzik dergisi eleştirileri gibi oldu:

Dün gece Babylon'da The Smyths konseri vardı. Beklentilerim(iz) çok da fazla değildi, çünkü 4 kişi çalacaklardı ve The Smiths'in bile konserlerinde 4 kişinin bazı şarkılarda çiğ bir müziğe yol açtıkları (ki o da muhteşem) Youtube videoları ile sabit. Nitekim kısa bir dönem sahnede 5 kişi bulunmuşlar ve o konserlerde albüm kayıtlarına daha yakın bir sounda sahipler. E biz de "canlı ve partisyonları değiştirilmiş Smiths coverları" dinlemekten ziyade, bilindik Smiths'e yakın bir şey dinleme beklentisine sahiptik.

Konsere girdiğimiz an ise hayatımızın en çok şaşkınlık içeren anlarından biriydi herhalde. Ben ara ara (Youtube'dan) bildiğimiz Smiths'i sahnede gördüm. Adamın sesi Morrissey ile birebir aynı. Sahnede önlerdeydik; bassçıya ve dolayısıyla amfisine çok yakın duyduğumuzdan şarkılarda kulağımıza en çok takılan bass gitar oldu. Ve bass gitarın Smiths'de ne kadar muhteşem olduğunu anladık.

Adamların muhteşem Smiths "taklitleri" tabi aklımıza hemen grubun kendisinin ne kadar muhteşem olduğunu getirdi. "The Smiths çok büyük grup, Pink Floyd'un falan aldığı devasa övgülerden alıyor olmalılardı. Zaten bir 20 yıl sonra alırlar da." Bir insana (özellikle kafası güzelken) daha fazla şey düşündüren bir grup daha var mı acaba? Bir şarkılarına bakıyorsun, gitar elektronik müziğin atası rolünde, ama Morrissey öyle bir sese bürünmüş ki, kafanda şapkasıyla gerçek bir cowboy şarkı söylerken canlanıyor. Bu ikisini çok keskin şekilde ayırıyorsun şarkıyı dinlerken, sonra bir anda ne kadar çok yakıştıklarını ve birbirlerine eridiklerini görüyorsun.


"Neden şarkı söylerken elinizde çiçek sallıyorsunuz?"
"Çorap sallasam daha mı iyi?"

Kalın notalardan çalınan karmaşık bass riffleri, Marr'ın "çıngır çıngır" ve bol katmanlı Rickenbacker gitarı, Morrissey'in bazı bazı Elvisvari kadife sesi, arada yaptığı yüksek perdeden sesler, tatlı falsettolar ve sözcük gevelemeleri, "bu ne lan" demek üzereyken dünyanın en güzel figürleri olduğunu farkettiğin dansları.. Adam İngiltere'nin Zeki Müren'i. Tabi birebir karşılaştırmamak lazım. Ama cinselliğe bakışları, döneme göre farklı tercihleri ve görünüşleri, konuşmaları, ... Zaten bunla ilgili bir şeyi, Morrissey 2006'de One Love'da sahnede söylemişti sanki. O konsere gitmiştim ama ancak belli bir dönemden sonra ortaya çıkan "The Smiths sevgisi ve bağlılığı" henüz bende oluşmadığından çok şey kaçırarak dinlediğimi şimdi farkediyorum. Ama her şeyin bir zamanı var sanki. 17 yaşında bir çocuk Beatles sever, Pink Floyd sever gibi Smiths sevemez sanki? Okulu bitirip işe girdiğinde, hayatının ve ruhunun istemese ve farklılaşmak için çırpınsa da eskiden olduğu gibi "ferah" olmadığı, ve bir de etrafında kendini "seven" biri göremediği zaman anlıyor insan Smiths'i. Bir de, Smiths'in konserlerini izleyenlerin %95'i erkek.

Aslında hepsinin ötesinde, bir duruşları vardı. Adamın konserlerinde çatır çatır "İngiltere Başbakanı bir moron" demesi, seyirciyi vejetaryenliğe davet etmesi ("Meat is Murder" diye albümleri ve şarkıları var), "kız arkadaşım komada, durumu çok ciddi biliyorum" gibi saçma bir şarkı sözüyle aslında başka hiç bir müziğin yapamadığı, çok derinlerde bir şeyler hissettirmesi... Keşke bir şekilde onları tekrar canlı izleyebilsek, o dönemi tekrar yaşayabilsek.