Featured

Carl Sagan ve Marihuana Üzerine

Bu makale, 1971'de yayımlanan Marihuana Reconsidered (Marihuana Gözden Geçirildi) adlı kitap için 1969 yılında yazıldı. Sagan o yıllarda...

29 Haziran 2011 Çarşamba

Darwin

Hayatta her şey göründüğü gibi olmayabiliyor. Her şeye açık olmak ve çok emin olsak bile fazlasıyla araştırmadan hiç bir konuda kesin bir yargıya varmamak gerekiyor.

E tamam, bunu biliyoruz da, ben bu konuyu tam olarak; Darwin'in gençken sırf hobisi olan, böcekleri daha iyi incelemek adına, bir din adamının sakin yaşantısının böcekleri incelemeye bolca vakit bırakacağını düşünerek kendini kiliseye kapattığını öğrenince kavradım.

28 Haziran 2011 Salı

Interpreter

Yalnız kaldığımı hissediyorum son zamanlarda.

Yeni şarkılar yapmak istiyorum. Derdimi anlatamıyorum ama, kafamda dönen şeyleri kağıda-notaya dökemiyorum. Sanırım "müzisyenlik"le müzikten anlamanın ayrımı burada oluyor. Herkes derin hissediyor, herkes farklı hissediyor. "Duygularımı sözcüklere dökemiyorum" ne çok duyduğumuz bir laftır, değil mi? İşte o duygular, sözcüklere dökülebilirse efsane oluyorsun.

Ben de efsane olmak istiyorum. Beynimi somutlaştırabilmek istiyorum. İşte o zaman bir işe yarayabileceğimi düşünüyorum. Beynim ne kadar gerekli ya da yararlı bilmiyorum, en azından denemiş olacağım. Ama denemeden hiçbir şey olmaz. Hem denemekten ne çıkar? Bir kez olsun kendini bırakıp tam olarak istediğin şeyi yaptığın oldu mu? Başkalarının dediklerine kulak asmayı bırakmak, başarmanın çok küçük bir kısmı. Ancak kendi kendine kulak asmayı bıraktığın anda kendini gerçekleştirebilirsin. Bir de "no one will grant your wishes, you better make them happen."

Her şey bilgisayar dünyasındaki kadar kolay olsaydı, bi compiler, bi interpreter bilgisayar kodlarına yaptığı gibi düşünceleri çevirip birebir yorumlayıp önyüze yansıtsaydı. Sanırım o zaman insan olmazdık ama işte.

27 Haziran 2011 Pazartesi

S.

Tam 15 ay sonra bile hayatta en çok heyecanlandığım anların adını duyduğum, senden bahsedilen anlar olması beni fazlasıyla rahatsız etmiyor değil.

Bir yandan da çok dayanıklı olduğumu ve sevmeyi öğrendiğimi (?) kanıtlıyor gibi.

Kafka yıllarca yazdı ya, Max Brod kankası olmasaydı ve dilediği gibi tüm yazıları yakılsaydı ne olurdu? Bizim için pek kötü olurdu da, kendisi için bir şey değişir miydi? Yine yazacaktı, bunu başkaları için yapmadı çünkü; yazılarını yayınlamak için, düşüncelerini başkalarına gösterebilmek için yazmadı.

Ben de başkaları için sevmiyorum. Senin için de sevmiyorum. Seviyorum işte, seveceğim. Boşu boşuna olacak da olsa, yani kimilerine göre. Ruh sağlığımı falan bozmuyor bu durum, takıntı da değil. Sadece hayatta en iyi yaptığım  şeyin üzerine gidiyorum. Ama, rahatsız etmiyor değil..

(Kafka örneğiyle haletiruhiyemin ne alakası var lan.)

23 Haziran 2011 Perşembe

20 Haziran 2011 Pazartesi

Egal

Hayatımda her şeyin ters gitmesini, bazı şeylerin ters gitmesine tercih ederim. Çünkü bazı şeyler ters gidince insanda onları düzeltme isteği ve dolayısıyla gücü oluyor. Bu onu zorlu bir sürece ve mutsuzluğa itiyor. Halbuki sorunlar düzeltemeyeceğin kadar çoksa, bildiğin koyveriyorsun. Tıpkı bir dersi bırakınca "ben o dersi bıraktım hacı" derkenki rahatlığın gibi. Gerçi bugüne kadar hiç ders bırakmadım. Neden bırakmadım, kendimi hep zorladım? Çünkü ben kendimi yıllardır yanlış şeylere zorlayan bir aptalım. Peki meyvelerini topladım mı? Hiç toplamadım, hem de hiç.

Ve şimdi her şey ters gittiğine göre, fazla mutsuz olmama gerek yok. O yüzdendir ki, iş-okul-hobi-para-her çeşit insan ilişkilerim, hatta en basitinden götümü oturduğum yerden kaldırma isteğim her geçen gün kötüye giderken, hepsinin iyiye gittiği dönemdekine göre çok daha mutluyum. Şapşal bohemliğim sizi yanıltmasın.

O değil de, bu ruh halime en iyi George Harrison gidiyor şimdilik.

Bir de, "en kötü intihar ederim lan" cümlesini daha önce kuran olmuş mudur acaba? Kuracağımdan değil de, merak ettim. Hayat baya ucuz bi şey çünkü, bu cümleyi kuranlara "akıl sağlığı bozuk" muamelesi yapanların akıl sağlığı bozuk asıl bence.

16 Haziran 2011 Perşembe

Anlamlı

Bu kadar anlamlı müzikler dinleyip, anlamlı kitaplar okuyup, anlamlı insanlarla konuştuğun hâlde başına gelen şeylerin canını hep ilk seferki gibi sıkmasına, sürekli mutsuzluğa neden olmasına nasıl hâlâ göz yumabilirsin ki?

Bazı şeylerin farkına çoktan varmış olman lazımdı, hayatın anlamsızlığı gibi..

7 Haziran 2011 Salı

-Ne?
+Ne ne?
-Noldu? Neden öyle duruyorsun?
+Hiç, canım böyle durmak istedi. Hiçbir şey yapmadan. Oldukça sade. Sakin. Gözlerine bakmak istedim.
-Garip hissettim..
+Neden ki? Sözcüklerden daha güçlü değil mi böyle? Her şeyi anlatıyorlar bana. Saatlerce boşuna konuşmuşuz gibi hissettiriyorlar.
-...
+Kuşları görüyor musun?
-Hangi kuşları..?
+Bir de akustik gitar tıngırtısı.
-İyi misin sen?
+İyiyim, hem de uzun zamandır olmadığım kadar.
-...
+Bunlar canlanıyor bende şu anda, gözlerini görünce. Sende de bir şeyler canlanmasını isterdim. Kötü de olsa, bir şeyler canlansaydı keşke....

the birds



Elbow'un aşırı başarılı bulduğum (görece) yeni albümünden pek başarılı bulduğum bir şarkı geliyor:

Kaldı mı dohuz!


Fotoğrafın çekildiği yılla MHP'nin kurulduğu yılın aynı olması, olayı daha da muhteşem kılıyor.

6 Haziran 2011 Pazartesi

JFK

Dünya yakın tarihinde en çok ilgimi çeken olaylardan biri John F. Kennedy'nin Dallas'ta arabasında halkı selamlarken bir sniper tarafından vurularak öldürülmesi. Nasıl olduğuyla ilgili farklı teoriler var, zamanında olayı inceleyip karara varan Warren Komisyonu'nun dediklerine (Single Bullet Theory - Seinfeld'de de bir bölüme konu olmuş, başkanı öldürüp valiyi ağır yaralamış magic kurşun) bile inanılmamış. Yalnız şu aşağıdaki videoda amcamlar o kadar mükemmel yapmışlar ki animasyonu, hâlâ da durup "iki farklı silah farklı yerlerden aynı anda ateşlendi hacı" falan diyen varsa pes diyorum.



Evet, proje yapmak yerine bunları izliyorum. Sanırım dersten kalcam.